Sürekli İyileştirme

Sürekli İyileştirme
İyileşme ve gelişim. İş ve özel hayatımızda bizim ve dokunabildiğimiz her şeyin gelişimi...

25 Haziran 2017 Pazar

MUTLU ve TUTKULU

Benim 99 yaşına kadar yaşama hedefimi duyduklarında bana baktıkları gibi, mutlu olarak çalışmak diyen kişiye de tuhaf gözlerle bakılıyor. Sanki 99 yaşına kadar yaşamanız o yaşlarda hasta, yatalak olmanız anlamına geliyor gibi. Nasıl ki 99 yaşına kadar sağlıklı ve dinç yaşamak nasıl mümkünse mutlu olarak çalışmak da pekala mümkün.



Son dönemde çalışanların bağlılığı, bağlı olmayıp adanmış olması üzerine birçok yazı, kaynak görüyoruz. Bu yazılanlar arasında, bağlılığı olup uzun süre çalışan kişilerin düşük performanslı olabildiği de var. Buradan yola çıkarak uzun süre bir yerde çalışmak aslında ne bağlı ne de mutlu olduğunuzu gösteriyor. 
Yine yapılan araştırmaların, yazılan makalelerin çoğu mutlu çalışanların performanslarının yüksek olduğunu ve daha başarılı olduklarını gösteriyor. Harward Bussiness Review 2012 Ocak-Şubat sayısına göre mutluluk bulguları şöyle:
"....hissedarlara da fayda sağlayan çalışan mutluluğuna giden tek yol, önemli bir işin iyi şekilde tanımlanmasından kaynaklanan kendini gerçekleştirme duygusundan geçer. Sadece çalışanları "mutlu" kılmayı değil, aynı zamanda onların harika şeyler yaparak mutlu olmalarını arzulamalıyız. Kısacası çalışanlarımızın şirketin misyonu ve başarısı için tutkulu taraftarlığını, onların da müşterilerin tutkulu taraftarlığını kazanmalarına yardım ederek elde etmeliyiz." 
Bu tanımdan yola çıkarak düşük performans gösterip uzun yıllar aynı şirkette çalışanlar "mutlu" değil, olsa olsa hallerinden memnun ve kanaatkar olarak tanımlanabilir. 

Zappos firması, mutluluğu kültürlerinin merkezinde gören şirketlerden biri. Jeff Sutherland'in kitabında verdiği Zappos örneğine maddeler halinde bakalım. 

  1. Şirket içinde herkesin birbirine bağlı olması  
  2. İK Yöneticisi Christo Foley'in "askeri eğitim kampı" dediği sürecin herkes için uygulanıyor olması
  3. Şirket içi işe alım (rotasyon / terfi) yapılması
  4. Çalışanların birbirine uzmanlıkları ile ilgili, gönüllü olarak eğitim vermesi 


Şirket içinde herkesin birbirine bağlı olması, daha mutlu, üretken ve yaratıcı bir ortam sağlıyor. 
Askeri eğitim kampı şirketin ve kültürün nasıl işlediğinin anlaşılmasını ve işe alımda 2.gözlem dönemi sağlıyor.
Şirket içinde iş değişikliğinin yapılabileceği ya da terfi alınabilmesi insanları motivasyonu yüksek ve mutlu kılıyor.
Çalışanların birbirine uzmanlıkları ile ilgili, gönüllü olarak eğitim vermesi, kişilerin birbirinden öğrenmesini ve kişisel gelişimi sağlıyor. Eğitim konularıysa Finansa Giriş, Yeni Başlayanlar için Kodlama gibi konular.

Sonuç? 2000 yılında 1,6 milyon olan satış rakamından 2008'de 1 milyarın üzerine çıkılması. 8 senede %124'lük büyüme insanların mutlu olarak çalışmasını desteklemek için yeterli bir argüman bence.
Siz ne dersiniz?

Jeff Sutherland'in söylediği gibi mutluluk tanımımız işine olumlu ve tutkulu bağlanmak olursa, yeteneklerini kusursuzlaştırmaya çalışan, mutlu insanlarla birlikte çalışma şansımız olur. 


9 Haziran 2017 Cuma

OPERASYONEL MÜKEMMELLİK ve STRATEJİ

Strateji, bir kurumun gelecekte gelmek istediği yere gelebilmesi için ne yapmak istediğini ifade eder. Genellikle bir vizyon ifadesi, hedefler ve inisiyatiflerle anlatılır. 

Operasyonel mükemmeliğin 4 temelinden biri strateji yayılımıdır. Strateji yayılımı, iş stratejisi ve yürütmeyi hizalandıran ve bunlarla bağlantı kuran bir süreçtir. Operasyonel mükemmellik yolunda bu adım bu kadar önemliyken bir araştırmaya(*) göre 

  • İşgücünün sadece %5'i şirket stratejilerini anlıyor.
  • Yöneticilerin sadece %25'inde strateji ile bağlantılı işler ve teşvikler var.
  • Kurumların %60'ı bütçelerini stratejiye bağlamıyor.
  • Yönetici ekiplerin %86'sı stratejiyi tartışmak için ayda 1 saatten az bir zaman harcıyor.   



Strateji yayılımını doğru yapmak bu sürecin ilk adımı olduğuna göre bunu nasıl yapmamız gerekiyor? 
Tüm çalışanların gidilecek yolu bilmesi, sadece bilgilendirilme toplantısı ile değil, günlük rutin yaptıkları işler arasında da farkında olmasını sağlayacağız. Burada yöneticilere büyük görev düşüyor. Yöneticiler, problemlerin çözümünde ekibe destek olmalı, gerekli kaynakları sağlamalı (para, zaman, bilgi-eğitim) ve her gün yaptıkları işlerin neler olduğunu net olarak tanımlamalı. Benim işim fatura kesmekse bunun firma için taşıdığı önemin farkında olmam gerekiyor. Fatura kesmediğim takdirde firmanın satışının gerçekleşmemesi ve sonunda paranın zamanında tahsil edilememesi gibi. Yaptığımız işin kurum için anlam ve değerini bilmediğimiz için yaptığımız işlerde eksiklikler oluyor. Bütünün hangi parçası ve bu parçada günlük görevlerinin neler olduğunun anlaşılması için, yöneticinin ve çalışanın bir araya gelerek spesifik görevlerin tanımlanması, üstünde zaman harcaması gereken bir adım. Hangi parçası olduğunu ve işin önemini bilmek hem çalışanın kendini değerli hissetmesi hem de işin doğru yönetilmesi için önemli. İşleyişte bu görevlerin yerine getirilmesinde meydana gelen problemlerin çalışan tarafından çözülebilecek yetkinliğin çalışana kazandırılması ilk adım. Bu sırada ortaya çıkan engellerin yönetici tarafından ortadan kaldırılması ise ikinci adım olabilir.   

Operasyonel mükemmellik yolculuğunda liderlerden beklenti yüksek. Çünkü bütünü görüp gösterebilecek, ekibe koçluk yapacak, işleri kolaylaştıracak ve engelleri ortadan kaldıracak kişiler onlar.



Bu yolculuklarda hep vurgulanan üst yönetim desteği elbette çok önemli. Ancak yeterli değil. Yöneticilerin inanması ve beklentiyi karşılayabilmeleri, mükemmellik yolculuğunun başarısını ya da başarısızlığını belirleyen en önemli etkenlerden biri. Bu noktada anlaşılması gereken en önemli konu, her şeyin topyekun değişeceğini bilmek gerektiğidir. Üst yönetimin, yöneticilerin ve çalışanların tarzı ve iş yapış şeklimiz... Her şey değişmeli. Zira Albert Einstein'ın dediği gibi aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar almak mümkün değil.

Liderler ve üst yönetim Operasyonel Mükemmellik yolculuğunda yer almak istediğini nasıl gösterir? Ne yaparlarsa çalışanlar onların istekli olduğuna inanırlar? Gelecek yazımda da bu konulara değineceğim.




(*)Kaynak: Balanced Scorecard Collaborative

7 Haziran 2017 Çarşamba

BİZ ÖĞRENİRKEN HAYATIMIZ ve BEYNİMİZ

Birçoğumuz, öğrenmeyi okul, üniversite v.b. örgün eğitim ile ilişkilendirir. Çocukluğumuzda, gençliğimizde hepimize, "iyi eğitim almamız" söylenir. 
Genellikle resmi bir eğitimin ve ortaya çıkan niteliklerin önemli olduğu doğrudur. Eğitim, daha iyi, daha tatmin edici işler bulmak, daha fazla para kazanmak ve seçtiğimiz kariyerimizde daha başarılı olabilmek için potansiyelimizi en üst düzeye çıkarabilir.
Bunlarla birlikte okul öğrenme şekillerinden sadece biridir. Bilgimizi arttırmak ve yaşam boyu ihtiyacımız olan becerileri geliştirmek için bir çok fırsat var.
Hayatta her zaman bilgi edinebilir ve becerilerimizi geliştirebiliriz, öğrenme kaçınılmazdır ve her zaman olur. Yaşam boyu öğrenme, hem kişisel hem de mesleki gelişimimiz için öğrenme olumlu tutumunu yaratmak ve sürdürmekle ilgilidir. Yaşam boyu öğrenme çevremizdeki dünya hakkındaki anlayışımızı arttırır, bize daha fazla ve daha iyi fırsatlar sağlar ve yaşam kalitemizi iyileştirir. 

Yaşam boyu öğrendiğimizde, ne sadece yaşam kalitemiz artıyor ne de sadece kişisel ve mesleki gelişimimiz için yararlı oluyor. Bunların yanında her yeni şey öğrendiğimizde beynimiz oldukça önemli şekilde değişiyor. Öğrendiğimiz her yeni şey hayatımızın farklı alanlarında da değişikliğe neden oluyor. 

Bu değişikliklerin neler olduğuna bakalım :

1. Hafızayı Güçlendirme
Öğrenmenin belki de bilinen en önemli yararı hafızamızı güçlendirmesidir. Alzheimer hastalığını önleyebilmek için verilen önerilerden biri de zihinsel aktiviteleri arttırmak. Farklı bir yol kullanmak, her gün yaptığımız rutinden çıkmak bu zihinsel aktivitelerin yenilik içeren kısmı. Öğrendiğimiz ne olursa olsun bizim için yeni ve farklı bir adım atmamızı sağlıyor. Yeni öğrendiğimiz her şey, sinaps uzunluğunu arttırır. Özellikle yeni bir yetkinlik kazanmayı sağlayacak, uzun dönemli tekrar gerektiren işlerde nöronların arasındaki ilişkiyi güçlendirir. Güçlü bir bağlantı kurulduktan sonra ilk nöronun uyarılması, ikinci nöronu da harekete geçirecektir. Bütün bunlar da beyni güçlendiren aktivitelerdir. Beyin güçlendikçe büyür, daha sağlıklı olur.

2. Sözel Zekayı Geliştirme
Yabancı dil konuşmayı öğrenmek gibi, hayatta öğrendiğimiz yeni şeyler beynimizin içindeki birçok alanı etkiliyor. Beynin güçlenmesinin yanında beyindeki bozmadde içinde yoğunluğun artmasına ve beyin dokusunun güçlenmesine sebep olduğu tespit edilmiştir. Bozmadde, kas kontrolünü, duyguları, göme ve duyma gibi hisleri, hafıza oluşumu gibi konuları kontrol eden bir tip nöral dokudur. Sözel zeka ve bozmadde yoğunluğu arasında pozitif bir korelasyon olduğu gözlenmiştir. Bu da demek oluyor ki yeni bir şeyler öğrenirken hayatımıza renk katmakla yetinmiyor, öğrendiğimiz yetkinliğin yanında sözel zekayı da geliştirmiş oluyoruz.

3. Dil Becerilerini Arttırma
Dil becerilerinin artması ile beynimizin daha sağlıklı olması arasındaki bağlantı tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar hikayesine benziyor. Yeni bir yabancı dil öğrenmek, beyin yaşlanmasını yavaşlatıyor. (2) Yeni öğrendiğimiz her şey gibi, yeni bir dil öğrenmek de beynimizi daha büyük, sağlıklı ve etkin çalışır hale getiriyor. Bu şekilde çalışan beyin ise, yenilikleri daha çabuk öğrenebiliyor.  
Edinburgh Üniversitesi’nin 11 yaşındaki 262 kişi üzerinde yaptığı deneydeki bulgulara göre, 2 veya 3 dil konuşan kişilerin bilişsel yeteneklerinin kendi temel düzeylerinden daha iyi olduğunu gösteriyor.

Yine Penn State, ana dilleri İngilizce olan 39 gönüllü ile yapılan bir deneyde, yeni bir dil-Çince öğrenmenin beyni nasıl etkilediğini inceledi. (2) Değişik yaşlarda olan bu kişiler iki gruba ayrıldı, bir grup altı hafta boyunca yabancı dil derslerine katılırken diğer grup katılmadı. Derslere başlamadan önce ve 6 hafta tamamlandıktan sonra çekilen fonksiyonel MRI sonuçlarına göre, yabancı dil derslerine katılan gruptaki kişilerin beynindeki ağlar daha entegre hale geldi. Bu da onların daha esnek ve öğrenme konusunda daha hızlı ve etkili olduklarını gösteriyor.

Hayat boyu öğrenmeye devam etmek, kişisel gelişimimizi sağlarken zihinsel olarak sağlıklı kalmamızı da sağlıyor. O zaman yaşam boyu öğrenmeye devam :)



 (1)      Annals of Neurology”de yayınlandı.