Sürekli İyileştirme

Sürekli İyileştirme
İyileşme ve gelişim. İş ve özel hayatımızda bizim ve dokunabildiğimiz her şeyin gelişimi...
Takım Çalışması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Takım Çalışması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Temmuz 2018 Çarşamba

PROBLEMI ÇÖZ ÇÖZEBILIRSEN

Problem çözmeye nereden başlasak?

Her defasında problem çözmek için sahada olmanın öneminden bahsediyoruz. Problem çözmenin basit ve tüm problemlere uygun bir mantığı var. Bu mantık, 3 aşamadan oluşuyor: Gözlem, analiz ve aksiyon. PUKÖ döngüsü de hem Yalın hem Altı Sigma projeleri de bu mantığa uyar.


Kare çizgi filminde problem:
Sinema salonunda, Balon Adam 3 filminin ilk gösterimi yapılacaktır. Fakat bir aksilik olmuş.
Sürpriz için şişirilmiş balonların lobinin tavanında olması gerekmektedir. Oysa balonlar şişirildikten sonra yukarı çıkmakta fakat kısa süre sonra sönerek aşağı düşmektedir.


Gelin şimdi problemi nasıl bir yöntemle çözmüşler görelim.

GÖZLEM :
Bu aşamada problemin nasıl ve hangi şartlarda oluştuğunu öğrenmek için sahaya iniyoruz. Sahada yapmaya çalıştığımız, işi yapan operatörlerden problemin oluşma durumu ve kullanılan ekipman, makine ile ilgili oluşan aksaklıkları öğrenmek. Sahada problemi gerçeklemek de yapmamız gereken bir diğer aksiyon. Hatanın oluştuğu yerde hataya neden olduğu düşünülen ayarlarla deneme yapılıp yine aynı hatayı görüp görmediğimiz tespit edilir.
"KARE" isimli çizgi filmde sahaya gitmeyi ve hatayı tekrar gerçekleştirme işini güzel ve basit bir dille bulabiliriz.
Kare ekibi olaya müdahale eder. Gözlem yaparak ne olduğunu anlamaya çalışırlar.


ANALİZ:
Sahada elde ettiğimiz veri ve bilgileri analiz ettiğimiz adım. Bu aşamada aşağıdaki soruların cevaplarını arıyoruz:

  • Kullandığımız ekipman veya makineler arasında farklılıklar var mı?
  • Operatörlerin bilir ve yetkinliklerinde eksiklik var mı?
  • Kullandığımız malzemeler problem oluşmasında etken mı?
  • Çevresel koşullar üretim prosesimizi etkiliyor mu?
  • Iş yapış şeklimiz doğru ve herkes tarafından aynı şekilde  uygulanıyor mu?
Özetle problemimizi balık kılçığı diyagraminda insan-malzeme-metod-insan-çevre alanlarında inceliyoruz. Önceleri 4 ana başlığı olan balık kılçığı sonradan 8 başlık olup detaylandırılmış. Bu ayrıca bir yazı konusu.
Sahada yaptıkları karşılaştırmalar ve ölçümlerle problemin nedenini bulurlar. Lobi soğuktur, balonlar soğuktan büzülerek sönmekte ve aşağı düşmektedir. Balonların yukarıda kalabilmesi için ortamın sıcak olması gerekmektedir.

AKSİYON:
Gözlem ve analiz sonucunda elde edilen verilere göre yapılması gereken aksiyonların belirlenmesi ve hayata geçirilip sonucun gözlenmesi aşaması. Bu aşamada da doğru aksiyonu belirlemiş olmamız önceki iki adımda gözlem ve analizlerimizin yeterli olması ile ilgilidir.

Kare filminde ne yapıyorlar?  Aksiyon olarak Pengi'nin açık bıraktığı kapı kapatılır. 

Problemi çözebilmek için sahada yapılan gözlemin ve verilere dayalı analizin önemini anlamamız, doğru adımları atmamız açısından önemli. 


6 Ekim 2015 Salı

CENNET İŞ YERİ - CENNET YAŞAM ALANLARI

Takım olarak başarılı olabilmek ve mutlu bir çalışma ortamı yaratabilmek için çalışmalarımıza zayıf ve güçlü yanlarımızı öğrenerek başlayabiliriz. Hem bireysel olarak hem de ekip olarak eksiklerimizin neler olduğunu bilirsek birbirimize hangi noktalarda destek sağlayabileceğimizi biliriz. Ama bilmek yetmiyor, takım ruhunu hissederek o desteği birbirlerine sağlayacak ekipleri kurmak ve sinerjiyi ortaya çıkarabilmek de çok önemli.
Takım olmak sadece aynı departman içinde değil, tüm firmada tek bir takımdan bahsedebilmek ve nihai amacımızın ağacın en tepesindeki elmayı almak olduğunun farkında olmak. Elmaya ulaştığımızda da bunun işimizi, hayatımızı kolaylaştırdığını ve güzel-mutlu bir iş yeri oluşturduğumuzu fark ederiz.

Judith Liberman'dan bir masal geliyor aklıma; mutlu bir yaşam alanı, mutlu bir çalışma ortamı yaratmak, içinde bulunduğumuz ortamı CENNETE çevirmek için masal kahramanları neler yapmış:

Masal, her zaman yolunda giden bir adamla başlıyor. Adam her zamanki gibi kendi yolunda ilerlerken bir gün bir "yan yol" fark ediyor. "Allah Allah, hiç böyle yan yollar olmazdı" diyor. Bir bakıyor yan yola göz ucuyla. O ne güzellik!! Kendi yolu toz toprak içinde, diğer yol yemyeşil çim. Kendi yolunda hiç ağaç yok, diğer yol ağaçlar, çiçeklerle dolu. Hani kartpostallarda görürüz ya işte öylesine güzel bir yol.
Adamın kafası karışıyor, kendi yolu her zaman istediği yere varmasını sağlıyor ama yeni yol da çok cezbedici görünüyor. Onun böyle uzun zaman yolun başında takılıp kaldığını gören koruyucu meleği mecburen yeryüzüne iniyor ve adama soruyor: "Hayrola çok durdun burada? Kafan mı karışık?"
"Evet" diyor adam "iyi ki geldin, hangi yoldan gideceğime karar veremiyorum"
Melek soruyor "Hangi yoldan gideceğine karar vermene yardımcı olacak şey ne?"
Adam düşünüp "İkisinin de nereye ulaşacağını bilsem kolay karar veririm" diyor.
Melek "tamam o halde hadi gidelim" diyor.
Önce yan yolun sonuna gidiyorlar, bir bakıyorlar CEHENNEM!
Fakat gel gör ki bu cehennem bizim cehennemlere benzemiyor. Büyüüüükkkk bir sofra, üzerinde yok yok. Mis kokan ekmekler, çikolatalar, baklavalar, börekler. Ama masanın etrafındaki insanlar onca yemeğe rağmen aç ve ölmek üzere görünüyorlar. Adam bir bakıyor ki insanların önlerindeki yemekleri alıp ağızlarına götürecek DİRSEKLERİ yok! Evet dirsekleri yok!
Adam "bunu gördüm, bir de diğer yola bakalım diyor.
Diğer yolun sonuna gidiyorlar bir bakıyorlar CENNET!
Yan yolun sonundaki gibi yine büyüüüüük bir masa ve masanın üzerinde ne istersen var. Bu masanın etrafında da insanlar oturuyor. Bu insanların da DİRSEKLERİ yok, bu insanların da önünde kaşıklar var. Fakat bu insanlar tok ve mutlu görünüyorlar.
Nasıl olup da böyle mutlular diye düşünürken adam farkediyor ki bu insanlar kaşıkları birbirlerinin ağzına götürüyorlar, yanlarındaki kişileri besliyorlar.
Adam meleğe teşekkür edip yoluna devam ediyor.
Dirseksiz kolumun ucundaki lokmayı karşımdakine uzatıp bulunduğum ortamda mutluluğa yer açıyor muyum?

Şirketler dışında toplum genelinde de yardımlaşmayı, daha iyiye gidebilmek için yapabileceklerimizin farkında olacağımız günlere en kısa zamanda ulaşmak dileğiyle...

15 Nisan 2015 Çarşamba

Farklılıklarımız ve Takım Çalışması

Farklılıklarımız ve Takım Çalışması


Hepimiz birbirimizden farklıyız, farklı deneyimlerimiz, bilgimiz, kişiliğimiz var. İşte bu yüzden farklı çalışan bir beynimiz var, hiçbirimiz birbirimize benzemiyoruz. Çoğu lider son zamanlarda çeşitliliğin iş yerine getirdiği faydaların farkına varıyor. Takım çalışması önemli ancak doğru kişileri bir araya getirebiliyor ve onların birlikte çalışabilecekleri ortamı yaratabiliyorsak...

Birlikte çalıştığımız arkadaşlara baktığımızda çalışma stili olarak birbirimizden farklı olduğumuzu görüyoruz. Kimileri mantıksal, analitik ve verilere dayalı konuşmayı seviyor, kimileri daha duygusal, destek olmayı seviyor, kimileri plan odaklı ve detaycı, kimileri de yaratıcı fikirler bulmak ve stratejik düşünmek konusunda iyi. Bir şirketteki veya bir takımdaki kişilerin hepsi aynı tarzda çalışan insanlarsa sorun yaşama ihtimalimiz yüksektir. Eğer ekibimizdekilerin hepsi büyük resmi görüp stratejik düşünüyorlarsa sıklıkla zaman planınızın gerisinde bütçenizin üstünde kalacaksınız. Veya herkes analitik düşünebilen ve planlı çalışmaya yatkın kişilerse yenilikçi yaklaşımlar eksik kalacaktır.
Takımdaki herkesin bir rolü olduğunu görerek herkese ihtiyacı olanı verebilecek olan yöneticiler, ekip liderleri daha başarılı takımların parçaları olacaktır. Yeter ki takım çalışması için gerekli olan güven ve uzlaşma ortamını yaratılsın.  



İyileştirme projelerinde de takım çalışmasının önemi bu noktada ortaya çıkıyor. Problemi ve çözümlerini farklı bakış açıları ile görebilen, farklı departmanlar-fonksiyonlardan gelen kişilerden oluşan ekipler projeleri hem daha verimli ilerletiyor hem de daha büyük kazançlar elde ediyorlar.

Takım çalışmasına, farklılıkları kabul edip bir arada ortak bir amaçla çalışmaya her zaman ihtiyacımız var. Bunu gördüğümüz zaman daha başarılı bireyler, ekipler, firmalar ve sonunda daha güçlü bir ülke göreceğiz. Bu yolla, Ahmet Şerif İzgören'in dediği gibi "Bireysel değil toplumsal gelişelim"...